Gazeteci Yazar Cengiz Çandar, "Artık Kürtler tarih sahnesine çıkacaktır. Ya bu haritalar değişecek ya da bu sınırların bir anlamı kalmayacaktır."
DİYARBAKIR - Ortadoğu'da 1. Dünya savaşı ile oluşturulan sınırların değiştiğine dikkat çeken Gazeteci Yazar Cengiz Çandar, "Artık Kürtler tarih sahnesine çıkacaktır. Ya bu haritalar değişecek ya da bu sınırların bir anlamı kalmayacaktır. Irak, Filistin, Arap dünyasının bir bölümünün sınırları değişecektir. Tabii bu ülkeleri söylerken Türkiye'yi de unutmamak gerekir. Türkiye'nin sınırları değişecek derken sadece bir bölünme değil, bir büyüme de gerçekleşebilir" dedi.
Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Derneği (DİSA), "Ortadoğu'da taşlar yerinden oynarken: Suriye, İran, Irak ve Türkiye" başlığı altında Diyarbakır Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Konferans Salonu'nda panel düzenledi. Panele, AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Diyarbakır'da bulunan çok sayıda STK'nin temsilcisi, öğrenciler ve çok sayıda yurttaş katıldı. Panele, konuşmacı olarak Gazeteci Yazar Cengiz Çandar, Boğaziçi Üniversitesi'nde misafir öğretim görevlisi olarak görev yapan İran Kürtlerinden Prof. Dr. Abbas Vali katılırken, paneli Dicle Üniversitesi Öğretim Görevlisi Fazıl Hüsnü Erdem yönetti. Panelde ilk sözü alan Çandar, konuşmasına Kürtçe "Ben anadilim ile konuşacağım" diye başladı. Çandar, Diyarbakır'a davet edilmesinin kendisi için yeterli olduğunu belirterek, "Bana gelen telefonda Diyarbakır denmesi yeterlidir. Önce evet diyorum, daha sonra konuyu soruyorum. Diyarbakır benim vicdanımda ayrı bir yeri olan bir kent" dedi. Çandar, Ortadoğu'nun sınırlarının 1. Dünya savaşında oluştuğuna dikkat çekerek, bu sınırların ızdırap verici, haksız olduğunu ve adil olmadığını söyledi. Çandar, "Bu bölgede karşılaştığımız sorunların kökleri orada yatıyor. Türkleri Araplardan, Arapları Araplardan ve aynı şekilde Kürtleri de Kürtlerden ayırmıştır. Kürtler Osmanlı'da İstanbul'a bağlıyken ulus devlet denilen şeyin içerisinde bölgelere bölündü. Orada bulunan insanlar kendi rızaları ile bölünmedi. Absürt ve saçma sapan bir şekilde bölündü" dedi.
Çandar: Burada olacak bir bahar batıda kara neden olur
Ortadoğu'da bölünen halkların hiçbirinin "bölücü" olarak nitelendirilmediğine dikkat çeken Çandar, "Ancak Kürtler için durum farklıydı. Sosyolojik olarak zamanla 'çıban' olarak görülmeye başlandı. Irak için bir tehdit, bir belaydı. Suriye için potansiyel bir tehlikeydi. Hatta Suriye'dekilerin kimliği bile yoktu. Zaten Türkiye'de yoktular. Zaten bu da başlı başına bir sorundu. Türkiye'de büyük bir değer atfedilen devlet aklı denilen şey pek hayırlı bir şey değildi" dedi. Ortadoğu'daki statünün 1990 yılına kadar devam ettiğini dile getiren Çandar, "Ancak Avrupa'daki her değişiklik Ortadoğuyu da etkilemiştir. Ortadoğu'nun tarihi ile Avrupa'nın tarihi paralel yürümüştür. Arap Baharı lafını çok sevmedim. Türkiye'deki yöneticiler de çok sevmedi. Çünkü burada herhangi bir baharın olması buradaki durumu da değiştirirdi. Burada olacak bir bahar batıda kara neden olur. Benim sevmemenin nedeni bunun doktorinel ve siyasal bir terim olmaması. Mesela ihtilal, devrim gibi terimler kullanılabilir" ifadesini kullandı. Irak savaşının 1. Dünya savaşı sonrasında oluşan statükoyu bozduğunu belirten Çandar, "Irak savaşı iyiydi, kötüydü. Bunun ötesinde şunu yaptı; o güne kadar var olan yönetim elitini değiştirdi. Sunni yönetimi yerine Kürt-Şii yönetimlerini getirdi. Bu da o devletlerin sigortası oldu. Irak'a bir Kürdün cumhurbaşkanı olması ve dışişleri bakanının Kürt olması bu Irak'ı bir arada tutmak için yapıldı. Kürt cumhurbaşkanı olabildiği için değil, olması gerektiği için cumhurbaşkanı oldu" dedi.
Çandar: Kürtler Suriye'de bir statüye kavuşacaktır
Suriye'deki sürecin 15 Mart 2011 tarihinde başladığını hatırlatan Çandar, Suriye'de hiç bir şeyin artık eskisi gibi olamayacağını vurguladı. Suriye'deki rejimin devam ettiğini belirten Çandar, Türkiye'nin Suriye konusunda ne yapacağını bilmediğini kaydederek, "Rejimin nasıl, ne zaman gideceğini bilmiyoruz. Gittikten sonraki yapının ne olacağını da bilmiyoruz. Aynı durum Irak için de geçerli. Irak da aynı kalamaz. Suriye Kürtleri 14 Mart 2011'in statüsüne dönmeyeceklerdir. Ne olursa olsun. Zaten Kürtlerin yoğunluktaki şehirlerinde idareyi şu an Kürtler almış durumdalar. En asgari durum özerklik ve federal olacak. Bunun emsali Irak'ta yaşanmıştır" dedi. Suriye'deki Kürtlerin kazanacağı statünün ardından Türkiye'deki Kürtlerin de statü talebinde bulunacağını vurgulayan Çandar, Kürtlerin 1. Dünya savaşında tarih sahnesine gömüldüğünü belirterek, "Artık Kürtler tarih sahnesine çıkacaktır. Ya bu haritalar değişecek ya da bu sınırların bir anlamı kalmayacaktır. Irak, Flistin, Arap dünyasının bir bölümünün sınırları değişecektir. Tabii bu ülkeleri söylerken Türkiye'yi de unutmamak gerekir. Türkiye'nin sınırları değişecek derken sadece bir bölünme değil, bir büyüme de gerçekleşebilir" diye konuştu.
Veli: İran'ın PJAK ile sorunlarını halletmesi PKK'yi ilişkin tutumu ile ilgilidir
Çandar'ın ardından konuşan Prof. Dr Abbas Veli ise, Kürtçenin Sorani lehçesinde konuşmak istediğini ancak katılımcıların bilmemesi nedeniyle İngilizce konuşmak zorunda olduğunu söyledi. İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarında son günlerde çatışmaların yaşandığını hatırlatan Veli, "Bir kaç Amerikan gazeteci ve siyasetçisi ateşkes olduğunda şu yorumu yapmışlardı: 'Bu savaş sadece Hamas ile İsrail arasında değil. Aslında İsrail ile İran arasında olmuştur.' Tabi bu çok abartılı bir yorum, ancak gerçekten de çok uzak bir yorum değil" dedi. İran'ın Kürtlere karşı tutumunun diğer ülkelerden farklılık barındırdığına dikkat çeken Veli, Suriye'deki Kürtlere karşı İran ile Türkiye'nin farklı politikalar yürüttüğünü kaydetti. Veli, "İran için bu sorun stratejik bir sorundur. Irak ve Türkiye'deki kadar bir öneme sahip değildir. Ancak yine de önemi vardır. İran'ın Kürt sorununa yaklaşımı genel anlamda güvenlik eksenlidir. Bu durum İran'ın politik ve stratejik politikalarını da belirliyor" diye konuştu. Veli, Kürtlerin genel anlamda politik olarak İran hükümetinin karşısında olduğunu kaydetti. Veli, ayrıca İran'ın PJAK ile sorunlarını halletmesinin yolunun PKK'ye ilişkin tutumu ile ilgili olduğunu söyledi.
Panel soru-cevap ile sona erdi. DİHA