SON DAKİKA

İLGİNÇ BİR HABERLEŞME BULUŞU!..

İLGİNÇ BİR HABERLEŞME BULUŞU!... 12 Eylül, 2017 04:04 Güncelleme: 12 Eylül, 2017 04:04 İLGİNÇ  BİR HABERLEŞME BULUŞU!..

İLGİNÇ  BİR HABERLEŞME BULUŞU!...

 

Yıl-1967-1968…

Bu yıllarda Cezaevleri infaz yasasında bazı değişiklikler oluştu.

Ağır cezalı mahkûmlar yeni infaz yasası gereğince hücrelerde 60 gün müşahede ye alınması ön görülüyordu.

Bulunduğumuz cezaevinde müşahedeye tabi tutulacak iki kişiden biri ben ve İzmir'li bir askerdi.

Müşahede yeri olarak Rize Kapalı cezaevi saptanmıştı.

Gün geldi. İki arkadaş kelepçelenerek iki jandarma nezaretinde kırık, dökük bir otobüsle Rize'ye gitmek üzere yola çıktık.

Mevsim yazdı.Her taraf yemyeşildi.Doğa güzelliği adeta insani büyülüyordu.Uzun zaman dört duvar arasında kalmanın acaba bu doğal sonucumudur,tabiatın bizi adete büyülemesi?...

büyük olasılıkla öyle olacak…

Otobüs zorlanarak Zigana dağında yol alırken bir yamacı üstünde birden bire durdu. Tüm yolcular Ötübüsten indiler. Bir teknik arıza vardı. Onarılması iki saat sürdü.

Aracın arızalandığı yerin sağında ve solunda mısır tarlaları vardı. Birkaç ev biraz aralıklı durmaktaydı. Oradan beş, altı genç yardıma geldi. Bu gençler üniversite öğrencileriydi.

Jandarmalar çok iyi niyetliydiler. Gençlerin bizimle sohbet etmesine müsaade ettiler.

Gençler ayrı ayrı üniversitelerde okumaktaydılar. Tatile gelmişlerdi. Koyu bir sohbet başladı aramızda…Daha sonra edebiyat ve şiirde söz edince onlara Nazım Hikmet'in oğluna sesleniş şiirini okudum.

memet

karşı yaka memleket,
sesleniyorum varna'dan,

İşitiyor musun?

memet! memet!

Karadeniz akıyor durmadan,
deli hasret, deli hasret,
oğlum, sana sesleniyorum,

İşitiyor musun?

memet! memet!

Bu şiir Nazım Hikmet'in memleket sevgisini ve özlemini dile getiriyordu.

Nazım Hikmet'e ait şiirleri daha önce bulunduğum cezaevinde Tümen Muhasebeciği yapan ve zimmette yargılanan Mehmet isimli bir abiden öğrenmiştim.

Herkes ona şişko diyordu. Çok güzel dilekçe yazardı. Bana da dilekçe yazmayı öğretti. Öğlece birlikte tutuklu ve mahkûmlara dilekçe yazarak üç-beş kuruş kazanıyorduk. Ayrıca bir sürü hukuk kitapları getirterek Türk Ceza kanunu ve hukukunu öğrenme olanağı bulmuştum.

Her gece çok kültürlü olan şişko Mehmet abiyi ve ben sonradan Milletvekili olan bir arkadaşla Nazim Hikmet şiirlerini dinler, yazar ve ezberlerdik.

Gençler şiir çok beğenmişlerdi. Sol görüş Türkiye'de çok yeniydi. Sosyalizm görüşleri emekleme aşamasındaydı. Gençler bu konuda bazı bilgiler aktardılar.

Hoş bir sohbetti. Aracın arızası giderilmişti. Tekrar yolcular otobüse bindiler. Gençlere el sallayarak yola tekrar revan olduk.

Rize kapalı cezaevi denizin kenarında yapılmış şeklinde eski tip cezaeviydi. Cezaevi hücrelerin bulunduğu bina hemen cezaevinin yanında iki katlı bir binaydı. Alt katta yirmi adet hücre üst katta yirmi adet hücre olmak üzere kırk adet toplam hücre bulunmaktaydı. Hücrelerin on adeti sağ tarafta,on adeti sol tarafta idi.Sabahları hücreler saat O8.OO'de açılır, akşam üzere sayım yapılır ve sayım sonrası hücre kapıları kapanırdı.

İlk gece çok sıkıntılı geçti. Hücre içersinde bulunan tuvalet mazgallarına deniz suyu vurduğu zaman büyük bir gürültü oluştuğu için sabaha kadar yatamadım.

Ertesi gün hücrede kalan diğer arkadaşlar iaşe ekmeğini yarısını tuvalet kenarına bırakmamızın gerektiğini söylediler.

Bu mazgallarda çıkan lağım fareleri bırakılan ekmeği yer ve gider. Aksi takdirde mahkûmları sürekli rahatsız ederlerdi…

Hücrede kalan Rize'li mahkûmların değişik bir lisanla konuştuklarını tanık oldum. Ve kendilerine bu dilin hangi dil olduğunu sorunca,”Laz dili” olduğunu ve onlara komoğti denildiğini söyleyince gerçekten şaşırdım…

Karadenizin hepsine laz diyorduk. Oysa Rize'liler komoğti dili konuşanlara laz diyorlardı. Rize'nin Ardeşen Çamlıhemşin… ve bazı ilçeleri bu komoğti dili konuşuyorlardı. İleri günlerde bu dili konuşmak için çok uğraştım. Ama şimdi aklımda çok azı kalmış. Örneğin ”çarımumçuri”(söylendiği şekli ile yazıyorum) yani ateşin var mı? gibi…

Bir gece çok enteresan bir olaya tanık oldum. Ranzada uzanırken hücre kapısının önünde bir farenin geçtiğini fark ettim.

Farenin boynunda ip ve birde küçük parça kâğıt vardı. Fare en alttaki on numaralı hücre tarafımdan geliyordu. On dakika sonra bu fare tekrar geldiği tarafa doğru geri döndü. Yine boynunda ip ve küçük parça bir kâğıt vardı. Farenin o gece birkaç kez gidiş gelişine tanık oldum

Ertesi gün hücre kapıları açılırken koridordan direk farenin nerede geldiğini öğrenmek için on numaralı hücreye gittim. Orada laz olan bir mahkûm kalıyordu. Hoş sohbet biriydi. Selamlaştık. Ranzasına oturmaya davet etti. Ranzaya oturduktan sonra ilk işim fare hikâyesini öğrenmek istedim

İki yıla yakın aynı hücrede kalan bu mahkûm arkadaş fare ile dostluk kurmuş ve kendisine alıştırmış. Akşam oldumu diğer hücredeki arkadaşa mani şiir ve fıkra yazıp, kâğıdı farenin boynunda taktığı ipe bağlayarak farenin diğer hücrelerdeki mahkûmlara ulaşmasını sağlıyordu…

Yıllar sonra bu ilginç haberleşme yöntemi unutmadım. İnsan isterse her her şeyi yapabilir…

Yorum Ekle