Tan: PKK silahları kime bıraksın?
20 Haziran, 2012 09:55
•Güncelleme: 20 Haziran, 2012 09:55
Dağlıca saldırısının ardından "PKK silah bıraksın" tartışmalarını değerlendiren DTK Başkanlık Divanı Üyesi Altan Tan, "PKK silahları nasıl ve nereye bıraksın?" dedi.
DİYARBAKIR - DTK Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, Urfa Cezaevi olayı ile cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çekerek, "İstifa etmesi gereken Adalet Bakanı, yeni cezaevi müjdesi veriyor. Hayatınızda bir kere olsun iyi bir şey yapın ve istifa edin" çağrısı yaptı. Dağlıca saldırısının ardından "PKK silah bıraksın" tartışmalarını değerlendiren DTK Başkanlık Divanı Üyesi Altan Tan, "PKK silahları nasıl ve nereye bıraksın?" diyerek, hükümetin hiçbir projesinin olmadığını söyledi. BDP Diyarbakır İl Örgütü de cezaevleri ile ilgili açıklama yaparak, "Ey Erdoğan zindandaki bu ateş seni de yakacak" açıklamasında bulundu.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, Urfa E Tipi Cezaevi'nde 13 tutuklunun yaşamını yitirmesi ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çekmek amacıyla çalışma binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu üyelerinin yanı sıra DTK Başkanlık Divanı Üyesi ve BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ile Başkanlık Divanı Üyesi Edip Yaşar katıldı. Açıklamayı yapan Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve ESP Diyarbakır İl Başkanı Ramazan Karakaya, Urfa'da 13 tutuklunun yaşamını yitirmesine dikkat çekerek, "Bu olay bizlere, hapishaneler sorununu ve devletin, dört duvar arasına kapattığı insanlara yönelik insanlık dışı vahşetini yeniden hatırlattı" dedi. Sadece Urfa'da değil tüm hapishanelerdeki insanlık dışı uygulamalar ve yaşam koşulları, tutuklu ve hükümlüleri artık isyan noktasına getirdiğini ifade eden Karakaya, "Nitekim önce Urfa hapishanesinde ve ardından Antep, Adana, Osmaniye ve Karaman cezaevlerinde ortaya çıkan isyanlar gelecek günlerin habercisidir. Ortaçağ karanlığını andıran, insanların üst üste istiflendiği ve hiçbir insani gereklerin yerine getirilmediği, insanları ölüme terk eden bu uygulamalar, 21. yüzyılda nasıl bir noktada yaşadığımızın da göstergesidir" dedi.
'Diyarbakır, Ulucanlar ve Ümraniye cinayetlerini de bu devlet işledi'
"Devlet, hapishanelere kapattığı insanlara adeta yargısız infaz yaparcasına ölümü reva görmektedir" diyen Karakaya, "12 Eylül faşizminin hapishanelerdeki katliamları, işkence ve vahşeti hala hafızalarımızda. Bugün 12 Eylül'ü yargılayanlar şimdi onlardan daha beter uygulamalara imza atıyorlar. 1996 Diyarbakır hapishanesi, yine Ulucanlar ve Ümraniye hapishane katliamları, 19 Aralık 2000'de yapılan ve adına 'Hayata Dönüş' denilen ve resmen katliam olan cinayetleri işleyen yine bu devletti. Daha geçtiğimiz yıl Kayseri yolunda ring aracında çıkan yangında 'güvenlik' adına insanları araçtan çıkarmayarak 5 tutukluyu katleden yine devlet" dedi. Karakaya, "Peki bu katliamların sorumlularından hangisi ceza aldı? Hiçbiri. Şimdi de aynı durum yaşanmakta. Urfa hapishanesindeki katliamın sorumlularından olan 1. Müdür de aynı şekilde ödüllendirilerek Samsun hapishanesine müdür olarak atandı. Oysa en basit anlamıyla açığa alınması gerekirdi, fakat tipik devlet refleksi burada da kendini gösterdi" şeklinde konuştu.
'İstifa etmesi gereken Adalet Bakanı, yeni cezaevi müjdesi veriyor'
Cezaevlerindeki doluluk oranlarına dikkat çeken Karakaya, "13 tutuklu ve hükümlünün öldüğü Urfa hapishanesinde 225 olan kapasite, havalandırmalara yapılan hücrelerle 400'e çıkarılmış, ancak 1200 kişi tutulmaktadır. Keza Mardin Cezaevi'nde kadınların koğuşunda 18 kişi kalması gerekirken 60 kişi kalmaktadır. Bu tablolar cezaevlerinin nasıl bir işkencehaneye dönüştürüldüğünü göstermektedir. Ceza infaz kanununda yer almayan adeta yeni cezalandırılmaların ihdas edildiği görülmektedir" dedi. Karakaya, "Adalet Bakanı, bu katliamın sorumluluğunu üstlenmek adına onurlu davranıp istifa etmesi gerekirken, halkımıza yeni hapishaneler yapma müjdesi veriyor. Başbakan Erdoğan ise 'bunun arkasında terör örgütü var' diyerek, her zamanki yaptığını yaptı, insanlık dışı koşulların yaratıcısının ve bu katliamın sorumlusunun kendi iktidarları olduğunu halkın gözünden kaçırarak en doğal insan hakkı talebini terörize etmeye çalıştı. Erdoğan, Roboski katliamının da hesabını henüz vermedi" şeklinde konuştu.
'Urfa hapishanesinde yaşanan katliamla Roboski katliamı aynı şeydir'
"Urfa hapishanesinde yaşanan katliamla Roboski katliamı aynı şeydir" diyen Karakaya, "AKP iktidarı kana doymak bilmiyor. Güvenliği ve yaşam hakkı devletin elinde olan dört duvar arasına hapsedilmiş binlerce insanın Mehmet Ağar kadar değeri yok bu ülkede. Ağar için hapishane boşaltan, korumasını bile yanında bulunduran, hapishaneyi deniz manzaralı villa biçiminde tahsis eden devlet, diğer tutsakları ise nefes bile alamayacakları küçük hücrelere doldurmakta bir sakınca görmemektedir. Ancak Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünde önemli bir şahsiyet olan Sayın Öcalan'a yönelik antidemokratik, hukuk ve insanlık dışı bir şekilde 11 aydır tecrit uygulanmaktadır. Son on yılda hapishanelerde bin 711 kişi yaşamını yitirdi. Hasta tutuklu ve hükümlüler tedavileri yapılmadığı gibi tahliye edilmemekte ve ölüme terk edilmekteler. Şu anda hapishanelerde 500 tutsak ölüm sınırında. Tüm hapishaneler mevcudunun üç katı tutuklu ve hükümlü ile dolu" dedi.
'Hayatınızda bir kere olsun iyi bir şey yapın ve istifa edin'
Yaşananların insanlık suçu olduğunu belirten Karakaya, "Bir an önce tutuklu sayısını kat be kat artıran antidemokratik, yasakçı yasaların revize edilerek evrensel normlara uygun hale getirilmesi acil bir sorundur. Tutuklu ve hükümlülerin insanca yaşayabilecekleri koşullar yaratılarak, insan onuruna yakışır muamele görmeleri sağlanmalıdır. Hukuksuz tutuklamalara son verilmeli, zindanlar boşaltılmalıdır. Bu olayların gerçek sorumlusu olan Adalet Bakanı istifa etmelidir. Hayatınızda bir kere olsun iyi bir şey yapın ve istifa edin. Hiç olmazsa geriye dönüp baktığınızda, arkanızda, çocuklarınıza anlatacağınız onurlu bir şey olsun. Bizler Roboski katliamında olduğu gibi, hapishanelerde yaşanan bu katliamların ve insanlık suçu olan uygulamalarınızın peşini bırakmayacağız. Hesap soracağız. 19 Aralık katliamının da, Amed zindanlarındaki katliamın da, Roboski katliamı ve 16 Haziran Urfa katliamının da er veya geç hesabını halklarımıza vereceksiniz" dedi.
Ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan DTK Başkanlık Divanı Üyesi Altan Tan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in açıklamalarını değerlendirerek, yeni cezaevlerinin çözüm olmadığını söyledi.
'PKK silahları kime bıraksın?'
8 askerin yaşamını yitirdiği Dağlıca olayı ve "PKK'nin silah bırakma" tartışmalarını değerlendiren Tan, 30 yıldır aynı şeyin yaşandığını ve aynı şeylerin söylendiğini söyledi. "Bu sene kışın, devlet 'operasyon yapmıyorum' diyor ya, Bitlis'te 15 kadın gerilla topluca öldürüldü. Bu olaylar olduğu vakit, kamuoyu tartışıyor, 'silahla olmaz kan dursun', 3 gün sonra tekrar eskiye dönüyoruz. Biz bu filmi defalarca seyrettik. Hükümet yetkilileri şunu söylüyor 'akan kan yerde kalmayacak, şehitlerimizin intikamı alınacak, terörün başı ezilecek, devletin gücü gösterilecek.' Kardeşim bunu 30 senedir söylüyorsun. Başka bir plak çal" dedi. Her seferinde PKK'ye silah bırakma çağrısı yapıldığını belirten Tan, "Tamam silahları bıraksın, nasıl, kime bıraksın, neye bıraksın. Erbil pazarında satsın mı, Kandil'de mi bıraksın, kime teslim etsin. Teslim ettikten sonra nereye gelsin? Habur'a gelip, 'Türküm doğruyum, çalışkanım, ne mutlu Türküm' diyerek devletin şefkatli kollarına mı sığınsın, ne yapsın?" diyerek, hükümetin hiçbir projesinin olmadığını söyledi.
Zümrüt: Ey Erdoğan zindandaki bu ateş seni de yakacak
BDP Diyarbakır İl Örgütü de aynı amaçla Diyarbakır E Tipi Cezaevi önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya BDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt, BDP ilçe başkanları, TUHAD-FED, TUHAD-DER gibi kurum temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Açıklamada, "Ey Erdoğan zindandaki bu ateş seni de yakacak" yazılı pankart açıldı. Açıklamayı yapan BDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt, "Kürt sorununun acil çözümünün dayatıldığı ancak; AKP iktidarı inkar ve imha siyasetindeki ısrarı, her gün ölümler, katliamlar, tutuklamalar ve hak ihlallerine yenileri eklenmektedir" dedi. "KCK" adı altında belediye başkanları ve seçilmişlerin tutuklanmasına dikkat çeken Zümrüt, "AKP hükümeti bütün duyarlı kesimlerin, tutsak ve tutsak yakınlarının cezaevlerindeki doluluk oranına kulaklarına tıkamış, keyfi uygulamalar sürmüş ve ölümlere davetiye çıkarmıştır" dedi. Türkiye cezaevlerinde 125 bin, erkek, 5 bini kadın ve 2 bini aşkın çocuk olmak üzere toplam 132 bin 369 tutuklunun bulunduğunu hatırlatan Zümrüt, "Yaz mevsiminin sıcaklığının bütün ülkede mevsim normallerinin üzerinde olması 8 kişilik koğuşa 18 kişinin yerleştirilmesini insanların nefes almakta zorlanması tutukluları isyan etme durumuna getirmiştir" dedi.
Duyarlılık çağrısı
AKP'nin iktidara gelmesi ile katliamlarla anıldığını belirten Zümrüt, Roboski katliamı, Kayseri yolunda tutuklu ve hükümlülerin ring aracında diri diri yanması, Pozantı Cezaevi'nde tutuklu çocuklara yönelik tecavüz ve taciz olaylarını hatırlattı. Zümrüt, "Urfa Cezaevi başta olmak üzere hükümetin tüm cezaevlerindeki anti demokratik politikalarını kınıyoruz. 'İnsanım, demokratım, adalet, eşitlik ve hukuktan yanayım' diyen herkesi bu haksız uygulamalara karşı duyarlı olmaya ve demokratik haklarını kullanmaya çağırıyoruz" dedi. DİHA