24 Kasım Öğretmenler günü...
1974-1977 yılında yıldızı parlayan bir ses sanatkarı vardı.
Ali Rıza Binboğa.
O zaman ki Siyah-Beyaz TV'ye çıktığında yer yerinde oynardı
Ona şöhret yolunu açan iki şarkı vardı.
-Yarınlar bizim,
-Öğretmen öğretir A,B,C
Ali Rıza Binboğa "Öğretmen öğretir A,B,C..." şarkısını kendine has bir üslupla bir elini açarak söylerdi
Gerçekten, o şarkıyı Ali Rıza Binboğa'dan dinleyip heyecanlanmamak ve duygulanmamak olanaksızdı
Öğretmenlik kutsal bir meslektir.
Bu nedenle o elleri bir kere değil, bin kez öpülesi öğretmenlere saygı göstermemek mümkün müdür?
Toplumun yetiştiricisi olan öğretmenlere, gerçekten laik oldukları değeri veriyor muyuz?
Üzüntüyle söylemek gerekir ki, öğretmenler zar-zor geçinmektedirler.
Bugüne kadar öğretmenlerin ekonomik sorunlarına da bir iyileştirilme yapılmış mıdır?
Ev kirası, elektrik, su, yol ve gıda giderleri ile boğuşan ve ay başını nasıl getireceğini bilmeyen öğretmenlerimizden nasıl bir eğitim ve öğretim bekleyebiliriz?
Bir babayiğit çıkıp ta bunun yanıtını versin!
Öyle bir babayiğit görmüyorum!
Sosyo-ekonomik durumu iyi olamayan fakat buna karşın öğretmenlerimizin büyük özverilerini saygı ile karşılamamız gerekmez mi?
Doğubayazıt'taki öğretmenlerimizin durumu Türkiye genelinde olduğu gibi, hiçte iç açıcı değildir.
Doğubayazıt'ta öğretmenlerin konut sorunu öncelik arz eder niteliktedir.
Çok kısıklı sayıda lojman var.
Köy okullarında durum aynı.
Evli öğretmenler çok güç koşullarda ev bulurken, bekâr öğretmenler konut bulma sıkıntısını çekmektedirler.
Öğretmen evi gerçekten çok iyi hizmet vermesine karşın, kapasitesi sınırlıdır.
Bu yılda öğretmenler yine otellerin birinci sınıf Müşterileri olamaya devam etmektedirler
Köy okullarının çoğunda lojman yok. Olanlarda çok kısıklı.
Hal böyle olunca birkaç öğretmen birleşerek günübirlik köylere gidip, eğitim veremeye çalışılmaktadırlar.
Kışın köy okullarına yetişmek için sabahın kör karanlığında minibüs bekleyen soğukta titreyen öğretmenlerin görünümleri yürek acısı
Her yıl bu sütunlarımda yerel yönetime sesleniyordum.
Bu sefer de sesleneceğim.
"Lütfen ama lütfen bu öğretmenlerin ulaşım sorununa bir çare bulun!"
Eh! Bizimkide havanda su dövmek gibi bir şey
Şimdi elimizi vicdanımıza koyarak, yukarıdaki tablo içersinde öğretmenlerden verimlilik beklemek insafsızlık olmaz mı?
Yılın 365 günü özveriyle görev yapan o elleri bir kez değil bin kez öpülesi öğretmenlerimizi bir günlük anımsamak niye?
Öğretmenlerimizin zor koşularda yaşamlarını sürdürürken onları bir gün olsun dahi kutlamak mı?
Onlara ne verdik ki, nasıl onları kutlayacağız?
Öğretmenlerimiz kusura bakmasınlar hiçbir şey vermediğimiz,her türlü özveriyi kendilerinde beklediğimiz kutsal meslek sahiplerini kutlamak içimden gelmiyor.
Kutlamak isteyenlere de, rahmetli İnönü'nün bir çift sözü ile yanıtlamak istiyorum:
"Hadi canım sende!..."
Not:Bu yazı 26.Kasım.2007 tarih ve 404 sayılı gazetemizde çıkmıştır. O günden bugüne manzara aynıdır.