BDP Yerel Yönetimler Komisyonu, Danıştay'ın Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak'ı görevden almasına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, BDP'ye yönelik baskıların "KCK" adı altında yapılan operasyonlarla sınırlı kalmadığının altı çizilerek, yargı organlarının baskıyı polisin bıraktığı yerden devraldığı belirtildi.
Açıklamada, bunun son örneğinin Danıştay'ın Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak'ı görevden alması olduğu belirtilerek, "Bilindiği üzere başta Milletvekillerimiz ve Belediye Başkanlarımız olmak üzere, Partimizin neredeyse tüm seçilmişleri hakkında sadece yaptıkları konuşmalar gerekçe gösterilerek davalar açılmakta ve bu davalar nedeniyle 'örgüt propagandası yapmak' gerekçesiyle mahkûmiyet kararları verilmektedir. İktidarın hoşuna gitmeyen, onu eleştiren her türlü düşünceyi 'örgüt propagandası' sayan ve bunu 'örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek' tabiriyle kendince meşrulaştırmaya çalışan zihniyet, bugün bir kez daha adaleti ayaklar altına almıştır" denildi.
'Mahkeme hukuksuzluğa imza attı'
Danıştay'ın Sadak'ın görüş beyanlarını Terör eylemi saydığı ve bundan dolayı görevden uzaklaştırma kararı aldığının hatırlatıldığı açıklamada, Oysaki, yasa maddesinden ve ilgili mevzuattan açıkça anlaşılacağı üzere bu tür düşünce açıklamaları 'terör eylemi' olmamakla beraber, Sayın Sadak'ın herhangi bir yasadışı örgütsel bağı da ceza mahkemesi tarafından tespit edilememiştir. Mahkeme, Danıştay Tetkik Hakimi ve Danıştay Savcısı'nın söz konusu ifadeleri beyan etmenin 'terör' suçu olmadığı yönündeki görüşlerine ve karara muhalif diğer hakimin itirazlarına rağmen; özen gösterilmeden, makul ve açık bir neden göstermeden iş bu hukuksuzluğa imza atmıştır ifadesi kullanıldı.
'Siyasetçinin işi siyaset yapmaktır'
Kararın, 3. Yargı Paketi'nin Meclis'ten geçmesine az bir zaman kala verilmesinin manidar olduğuna işaret edilen açıklamada, Zira bilindiği üzere söz konusu Paketin ilgili hükmünün uygulanması halinde Sayın Sadak hakkında böyle bir hukuka aykırı karar verilemeyecekti. Ancak, Kürtler ve Kürt siyasetçileri söz konusu olduğunda yargı ve yargı paketleri çok da işlememektedir. Cumhuriyet tarihi boyunca tekçi ve katı merkeziyetçi zihniyetinden kurtulamayan tüm iktidarlar, Kürtleri ve onlar adına siyaset yapanları potansiyel suçlu görmüş, hizaya getirilmesi gereken düşman algısıyla soruna yaklaşmışlardır denildi.
Açıklamada, milletvekillerini, belediye başkanlarını ve siyasetçileri cezaevine koyan zihniyetin özgürlükçü olamayacağının halklar açısından bilinmesi gerektiğine işaret edilerek şunlar kaydedildi: Siyasetçinin işi siyaset yapmaktır. Sorun çözen siyasetçinin düşüncelerini açıklama iradesi yasaklanır, kanun devletinin hükümranlığı ile cezalandırılırsa, buradan adalet çıkmayacağı gibi çözüm de çıkmaz. Çözümsüzlüğe yol açan bu faşizan uygulamalar, kutuplaşmaları arttıracağı gibi kaos ortamına da neden olacaktır. Hükümeti ve iktidar partisini uyarıyor, içine girdikleri yanlış yoldan geri dönmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Kürtlere ve tüm muhalif düşünceye karşı geliştirdikleri, topyekûn esaret altına alma ve irade kırma stratejisinden vazgeçin diyoruz. Halklarımızın temel ve meşru talepleri dikkate alınarak, demokratik, sivil ve özgürlükçü bir anayasa hemen yapılsın istiyoruz. Yargı organlarını ise hukukun gereklerini yerine getirerek adaleti sağlamaya, verilen hukuka aykırı kararları bir an önce düzeltmeye davet ediyoruz." DİHA