Cezaevlerinde 61 gündür devam eden süresiz ve dönüşümsüz açlık grevinden dolayı KESK, DİSK, TTB, İMO, ADÖ-DER, BDP, İHD, Ağrı il şubeleri bir araya gelerek basın açıklaması yaptılar.
Cezaevlerinde 61 gündür devam eden süresiz ve dönüşümsüz açlık grevinden dolayı KESK, DİSK, TTB, İMO, ADÖ-DER, BDP, İHD, Ağrı il şubeleri bir araya gelerek basın açıklaması yaptılar. Pankartlar, dövizler ve sloganlar eşliğinde Ağrı Kağızman Caddesi'ne kadar büyük güvenlik önlemleri altında yürüdüler. Kağızman Caddesi'nde okunan basın açıklamasında şubeler adına Ağrı SES şube Başkanı, Ağrı Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Heval BOZDAĞ okudu.
Bozdağ şu ifadelerde bulundu; Bugün açlık grevlerinin 61. günü. Cezaevlerinde 12 Eylül 2012 tarihinde başlayan 61 gündür şeker, tuz, su ve ulaşabiliyorlarsa B vitamini dışında bir şey almayı ret eden tutuklu ve hükümlülerin ölüme her geçen gün biraz daha yakınlaştığı belki de artık geri dönüşümü olmayan sağlık sorunlarına maruz kaldıkları bir gün. Yeni eklenen açlık grevcileriyle birlikte sayıları 10 000 i bulmuş durumda ve sağlık durumlarıyla ilgili olarak yeterli bilgiye sahip değiliz. TTB'nin tüm başvurularına rağmen de cezaevi izleme komisyonlarında bağımsız bir heyet olarak bulunması sağlanamamıştır.
Açlık grevleri ile hak arayışına girilmiş olmak, bedenini ölüme yatırarak gün be gün yaşamdan uzaklaştırmak, sesini artık duyuramamanın, hak arayışını ya da haklılığını başka şekilde ispat edecek tüm olanaklardan yoksunluğun ifadesidir. AKP iktidarı döneminde de bu durumun devam ediyor olması içinde bulunduğumuz baskı düzeninin bir kanıtıdır. Ülkemizde 1980 12 Eylül'ünde başlayan eşitlik ve özgürlüklerin rafa kalktığı karanlık dönemler bugün AKP'nin gölgesinde derinleşerek devam etmektedir.
AKP hükümetinin Kürt sorununda izlediği; otoriter yöntemler ve antidemokratik devlet anlayışı yeterince ölüme, acıya ve gözyaşına neden olmuştur. Özgürlük ve demokrasi alanı ise giderek daralmaktadır. Bugün taleplerini ifade etmek için açlık grevlerine başvuran tutsaklara karşı hükümetin içinde bulunduğu duyarsızlık, aymazlık hali ise geçmişten hiçbir ders almadığını, sorunu çözmek yerine derinleştirme anlayışından vazgeçmediğini göstermektedir.
Açlık grevlerine seyirci kalmak, ölümlere seyirci kalmaktır. Taleplere karşı sürdürülen duyarsızlık ise AKP hükümetinin altından kalkamayacağı sonuçları doğuracak, toplumun vicdanında derin yaralar açılacaktır.
Hükümete düşen insani ve vicdani bir sorumluluktur. Yaşam hakkına; Halktan, Demokratik kitle örgütlerinden, aydınlardan, sanatçılardan, öğrencilerden gelen çağrılara kulak vermelidirler. İnsan yaşamının söz konusu olduğu bu günlerde artık içinde bulunduğumuz her gün, her saat hatta her dakika, yaşamı ölüm karşısında daha da mağlup etmektedir.
Bizler emek ve demokrasi örgütleri olarak, yaşadığımız yüzyılda bir utanç tablosu yaşamamak, artık bir insanımızı dahi yitirmemek için bir an önce diyalogların çözüme ulaşmasını istiyoruz. AKP hükümeti bir an önce üzerindeki bu sorumluluğu yerine getirmelidir. Aksi halde bu utanç tablosunun mimarı olarak, yitip giden yaşamların sorumlusu sadece kendisi olacaktır. Dedi.