SON DAKİKA

Sicilya

27 Ağustos, 2011 08:39 Güncelleme: 27 Ağustos, 2011 08:39 Sicilya

Çalıştığım özel sektöre ait geminin onarımı için, 1965'te bir ay Sicilya'nın Palermo limanında kaldım. Burada çalışan işçilerden bazıları İtalya Komünist Partisinin üyeleriydi. Bizim geminin onarımıyla ilgili ekibin formeni de bu partinin üyesiydi.

Bir gün gemimizin başmühendisi durup dururken, İtalyan formene beni göstererek, "Bizim üçüncü mühendisimizde komünisttir." Deyiverdi. O günden sonra, adam bana özel ilgi göstermeye başladı. Bana, partiyle ilgili İngilizce dokümanlar getirdi.Bir Pazar günü arabasıyla gemiye geldi ve beni alıp parti merkezine götürdü. Beni arkadaşlarına, "Size Ortadoğulu bir yoldaş getirdim. Bir Kürt komünisti getirdim. Bildiğiniz gibi, Kürtler de Türkiye'nin Sicilyalılarıdır." Diye takdim etti

Parti merkezinde bir uğultu koptu ki, sormayın gitsin. Ben İtalyanların Sicilyalıları, tıpkı Kürtler gibi aşağılandığını orada öğrendim. Sigara, çay ve pasta ikramının sonu gelmedi. Parti merkezinin oturma salonunda orak-çekiçli dev bir bayrak, duvarlarda Hegel, Engels, Marx ve Lenin'in portreleri asılıydı. Pano ya da çeşitli Miting ve yürüyüşlerin resimleri konulmuştu. Henüz belleğimde tam anlamadım "komünist öcüsü" yüzünden, bir komünist parti lokal'in deki bu manzaradan biraz tedirgin olmuştum. Sanki Türkiye'ye gidince polis beni işkenceye alacak ve İtalyan komünistleriyle beraber Türkiye'yi bölüp parçalamak suçundan sorguya çekecekti.

Bir aralık, içeriye oldukça güzel genç kız bir girdi. Ona da, beni 'bir Kürt yoldaş' diye tanıttılar. Kız, sevinç çığlıkları atarak bana yaklaştı ve boynuma sarılıp beni dudaklarımdan öptü. Çok şaşırmış ve utanmıştım. İtalyanlar ise, ıslık çalıyor ve kızı alkışlıyorlardı. Bu işe gerçekten çok şaşırmıştım. Çünkü bana göre onca İtalyan erkeğinin yanında bir İtalyan kızı, bir yabancıyı dudağından öpmemeliydi. Komünistler daha ciddi davranışları içinde olmalı, öyle sokaktaki sıradan İtalyanlar gibi, sululuk yapmamalıydılar. Kısacası beni dudağımdan öpen kızı bana, onu alkışlayan İtalyan elçilerini de hafif bulmuştum. Bu davranışlarını komünistlikle bağdaştıramamıştım.

Ama sohbet ilerledikçe, genç kız başta olmak üzere, hepsinin ne kadar bilgili ve donanımlı olduklarını anladım. Türkiye hakkında çok şey biliyorlardı. Öğrenci gençlikle, 27 Mayıs ve sonrasındaki eylemlerle, Kürt sorunu ve ABD ile Türkiye arasındaki antlaşmalarla ilgi birçok soru sordular. Bunlarla ilgili, iyi kötü bazı açıklamalar yapabildim. Ancak, Çin ile Sovyetler Birliği arasındaki ideolojik-Politik tartışmalar için ne düşündüğümü sorduklarında, şaşırıp kalmıştım. Çünkü o güne kadar böyle bir sorunun varlığından bile haberim yoktu.

O zamanlar, Maoculuk henüz Türkiye'nin siyasi gündemine girmemişti. Şaşkınlığımı üzerimden atıp, "bu konu öyle birkaç sözle açıklanamaz, bunu daha münasip zamanda konuşuruz." Diyerek işin içinden çıkmıştım.

Söz konusu genç kızın, Sicilya'yla ilgili söyledikleri de beni çok etkilemişti. Bu konuda da hiçbir şey bilmediğimi o zaman fark ettim. İlk defa onun ağzından, kuzey ve güney İtalya arasında bir uçurumun olduğu, tüm sanayi yatırımlarının kuzeyde toplandığını, güneyin bilinçli olara geride bırakıldığını, Sicilya'nın ise adeta bir sömürge konumunda olduğunu öğrenmiş oldum. Bu açıdan kız kendini, İtalyan değil Sicilyalı olarak nitelendiriyordu. Dolayısıyla, Kürtleri çok iyi anladığını ve onların mücadelesini haklı bulup desteklediğini söylüyordu. İşte o zaman beni neden sevgiyle dudaklarımdan öptüğünü anlamış oldum.

Hele Sicilyalılarla ilgili İtalyanlar tarafından anlatılan fıkraların analizine girince, Ufkum biraz daha açıldı. Bazı haklaraşağılayan fıkraların, politikayla olana ilişkisini kavramaya başladım. Kız bana, İtalya'da insanı aşağılayan fıkraların, Sicilyalılarla ilgili olduğunu söyledi. "Bu tür fıkralar Amerika'da zenciler, İngiltere'de İskoç ve İrlandalılarla ilgilidir." Dedikten sonra, bunun bir tesadüf olmadığını belirtti. Ayrıca bunun bir sömürgeci anlayıştan kaynaklandığına vurgu yaparak şunları söyledi: "Her ülkede bir avuç egemen nasıl oluyor da, toplumun büyük bir kesimi olan emekçileri sömürebiliyorlar? Sömürünün bir boyutu da sanat ve kültürdür. Bir grubu olabildiğince yüceltip diğer bölümü ise aşağılayacaksın ki, aralarında efendi-köle ilişkisi doğsun. Sömürüyü bu kültürel yapı üzerine oturtursan, sistem tıkır tıkır işlemeye başlar. İşte bir kesimi yüceltip, diğer kesimi aşağılayan fıkralar, toplumda böyle bir kültürel dokunun örülmesine yardım eder. Bu sömürgecilerin bulduğu bir şeytani biçimdir."

Kızın bu harika yorumundan sonra, ben de niçin Türkiye'de Kürt ve Laz fıkralarının anlatıldığını kavramış oldum. Buna çok benzer olayı da İrlanda'da yaşadım. "İngiliz misin?"diye sorduğumun bir insanın, sanki ona hakaret etmişim gibi kaşını çatarak ve kızarak "hayır ben İrlandalıyım." Demesini hiç unutmuyorum. Ben daha önceleri İrlandalıların, İngilizlerden bu kadar nefret ettiklerini bilmiyordum. Kürt olarak, bu tepkinin ne anlama geldiğini çok iyi bildiğim için, adamdan defalarca özür diledim.

Avrupalı komünistleri tanıdıkça, komünistlerle ilgili birçok konuda şartlanmışlık içinde olduğumu anladım. Bu duyguyu Fransa'da izlediğim bir miting de yaşamıştım. Fransız komünist partisinin 1 Mayıs yürüyüşü, Türkiye deki solcuların yürüyüşüne hiç benzemiyordu. Bizdeki yürüyüşlerde insanların suratları asıktır. Ciddiyet ve disiplin ön plandadır. Fransız komünistleri böyle bir görünümden çok uzaktılar. Yürüyüşe çoluk çocuklarıyla, rengârenk giysilerle gelmişlerdi. Erkeklerin bir bölümü boyunlarına kırmızı fular, kadınlar ise saçlarına kırmızı karanfiller takmışlardı.

İnsanların ellerinde ve yakarlarında rengârenk çiçekler vardı. Gençler, kortejde yürürken zaman zaman öpüşüyorlardı. Tüm katılımcılar, yolda yürürken şarkı söylüyor ve dans ediyorlardı. Suratı asık insan yok gibiydi. Bir karnaval havası içinde, sınıfsal isteklerini yerine getiriyorlardı. Devleti sert şekilde eleştiren pankartlar taşıyor, slogan atıyorlardı. Kortejin iki yanında yürüyen polisler, göstericilere müdahale etmiyorlardı. Hiçbir toplumsal gerilim yoktu. 1 Mayıs mitinglerinin kana bulandığı bir ülkeden gelen insan olarak, bu tablo beni çok şaşırtmış hem de kederlendirmişti.

Yorumlar
S
Semih Diler8 yıl önce

Ne kadar hoş, yine silah, yine ölüm!

Yorum Ekle