Eğer bazı biçimsel değişiklikler, ifade düzeltmeleri yapılabilirse ve o temelde bu tasarı yasalaşırsa çok önemli, tarihi bir adımı ifade eder
-İzleme komisyonu kurulmalı ve Önder Apo'nun koşulları değişmeli. Çünkü Önder Apo başmüzakerecimiz. Son noktayı Önder Apo koyacak
-Üslubunda düzeltilmesi gereken şeyler var. İsminden başlamak üzere kullanılan dil çözüm dili değil. Yeni yasa ama hala üslup eski. Bu değişmeli
-Sürece katkı sunacak bir CHP'ye ve HDP'ye önemli sorumluluk düşüyor. Demokratik güçler yasanın yeterli hale gelmesi için mücadele etmeli
Yasanın ucu açık, her şey mücadeleye bağlı
AKP hükümetinin çözüm sürecine yasal zemin hazırlamak amacıyla Meclis'e sunduğu yasa tasarısının ana hatlarının açıklanması ve HDP heyetinin İmralı'da PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmenin ayrıntıları ile güncel gelişmeleri PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan ile konuştuk.
- Meclis'e sunulan yasa tasarısının ayrıntıları kamuoyuna açıklandı. Siz tasarının içeriğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hareketimizin görüşlerini Önder Apo ifade ediyor. Biz o görüş ve önerilere tamamen katılıyoruz. Onlara ek olarak şunu söyleyebiliriz; henüz yasa çıkmış değil. Meclis'ten nasıl bir yasa çıkacak? Biçimi nasıl olacak? İçeriği nasıl olacak? Henüz bunlar belli değil. Bu hususlar önemli. Çünkü bir anlam kazanabilmesi, belli bir pratiğe, uygulamaya zemin olabilmesi için yasalaşması gerekiyor bir de biçim ve içerik bakımından yeterli olması, yani uygulamanın önünü açması gerekiyor. İnsan kesin değerlendirmeleri yasa çıktıktan sonra, netlik oluştuktan sonra yapabilir. Fakat bu konuda ben şunu söyleyebilirim; eğer bazı biçimsel değişiklikler, ifade düzeltmeleri yapılabilirse ve o temelde bu tasarı yasalaşırsa çok önemli bir adımı ifade eder. Önder Apo'nun tanımladığı ifade; pratikte gerçekleşmiş olur. Zaten onun için de çağrı yaptı: Herkes tasarının böyle bir içerik kazanması ve yasalaşması için katkı sunsun çağrısında bulundu. Bu çağrının gerekleri yerine gelir, bazı düzeltmeler, değişikliklerle tasarı yasalaşırsa gerçekten de 'tarihi' diyeceğimiz bir adım olur. Aslında devletin geleneksel politikasında önemli bir değişiklik 2 Ağustos 2002 kararıyla olmuştu. Neydi bu; idamın durdurulması. Bülent Ecevit Başbakanlığındaki koalisyon hükümeti tarafından çıkarılan yasa. O yasa şunu ifade etmişti, biliyorsunuz, Kenan Evren: Asmayalım da besleyelim mi? demişti. Bu yasa ise, Asmayıp besleyelim! oldu. Devlet ilk defa dedi ki: Asmayalım besleyelim! Eğer bu tasarı belirttiğim düzeltmelerle değişikliklerle yasalaşırsa bu ikinci bir geleneksel devlet yönetim tarzındaki kırılma, değişme olacak.
İkincisi ise, mevcut şekli ile eleştirilerimiz vardır. Önder Apo da eleştirilerini belirtti, birçok demokratik çevre de eleştiriler belirtiyor. Benim gözlediğim kadarıyla reddeden sadece MHP'dir. Onların tutumu da biliniyor. Onun dışındaki bütün kesimler ihtiyatlı bir yaklaşım içindeler. CHP bile ihtiyatlı bir yaklaşım içinde oldu. Eleştirilerini belirtiyor fakat reddetmedi. Önder Apo da bu temelde çağrı yaptı: CHP de bu sürecin içine girmeli, diye. Kemal Kılıçdaroğlu çözüm sürecinin yasal temele kavuşturulması ve şeffaf olması konusunda Amed'de konuştu. İsterse bu temelde sürece dahil olmalı, katılım göstermeli. İyi olabilir.
- Bazı biçimsel değişiklikler dediniz, biraz açabilir miyiz?
Bir, üslubunda düzeltilmesi gereken şeyler var. İsminden başlamak üzere kullanılan dil çözüm dili değil. Yasa gerçekten çıkarsa karşı tarafla konuşmayı hedefleyen bir amaç güdüyor. En azından öyle görülüyor, fakat üslubu öyle değil. Karşıdakini olduğu gibi tanımlamıyor, terörist, diyor, sen birine öyle dersen nasıl konuşacaksın. Hükümet görüşme yapsın, diyor, görüşme yapabilmek için diyalog kurmak, müzakere etmek için karşıdakini en azından kendi kendini tanımladığı biçimde kabullenmek, üslubu ona göre oluşturmak lazım. Bu üslup aslında o amaca, müzakereye uygun değildir. Eski üslup; yeni yasa çıkıyor ama hala üslup eski. Bu değişmeli. Sorun terör sorunu değil, eve dönme sorunu değil. Sorun doğru konmalı. Mesela terörü sonlandırma değil de Kürt sorununu çözme, demokratikleşmeyi gerçekleştirme yasası olabilirdi.
- Çatışmaların sebeplerini ortadan kaldırmak, şeklinde de olabilirdi...
O da olabilirdi. Sorunları konuşacaksa sorunları tam tanımlayacak ki, çözüm getirsin. Tıp dilinde derler ya; teşhis tam olmalı ki tedavi doğru gerçekleşsin. Siyasette de bu böyle, ama bu yasa için onların hepsi olsun demiyoruz biz. İkincisi ise, çok muğlak. Evet, hükümete herkesle her türlü konuşma yetkisi veriyor. Ama yetkiyi hükümet alıyor. Hükümetin ne yapacağı belli değil. Nasıl uygulayacağı belli olmuyor. O zaman hükümet bunu diyaloğu, müzakereyi sorunların çözümü yönünde kullanabilir, ama oyalama, engelleme, zaman kazanma biçiminde de kullanabilir. Bu anlamda muğlaktır, açıklık yok. Hükümete çok fazla keyfilik imkanı veriyor. Diğer yandan bu çözüm sürecine bağlı. Çözüm süreci denen süreci hukuki temele oturtuyor. İmralı'da Önder Apo ile devlet heyeti arasındaki görüşmeleri hukuki temele kavuşturuyor. Yani resmileştiriyor, meşrulaştırıyor. Bütün bunlar çok önemli, olumlulukları ifade ediyor.
- Mevcut haliyle çıkarsa süreç açısından ne kadar ihtiyacı karşılar?
O artık hükümete bağlı. Hükümet ne tercih ederse onu yapar. Mevcut hükümet veya başka hükümetler bunu olumlu kullanmak ister müzakere temeli yapar, ona da açıktır. Gerçekten o anlamda bir müzakere, diyalog o yasaya göre yapılabilir. Fakat hiçbir şey yapılmayabilir de. Yani bu kadar geniş bir alanı kapsıyor. Ne yapacağı hükümete kalıyor. Böyle bir durum içinde bulunduğumuz süreçte şöyle denebilir: Türkiye'nin önünü açmayı hedefleyen bir adım gibi görülebilir. Ama olumlu kullanılırsa Türkiye'nin önünü açabilir. Kürt sorununun çözümüne yaklaşımda, Türkiye'nin demokratikleşmesine yaklaşımda bir adım atma, ön açmayı ifade eder ki, o zaman Ortadoğu'daki gelişmeler kapsamında Türkiye'yi güçlendirir. Ama hükümet dar kendi çıkarları temelinde kullanmak isterse de eski durum devam eder. Sonuç vermez.
- Buradan şu çıkıyor: iki ucu açık. Sonucu halk kitlelerinin, demokratik güçlerin birliği belirleyecek anlaşılan...
Evet, öyle olmalı. Kesinlikle MHP'nin ki gibi olmamalı. Ret edici, inkar edici olmamalı, düzeltilirse olumlu gelişmeler yaratacak yönü görülmeli. Bunun için çaba harcamak, mücadele etmek lazım. Onun için Önder Apo gerçekten de tarihi bir tutum koydu, çağrı yaptı, herkesi katkı sunmaya çağırdı. Bu anlamda herkesin katılması, mücadele etmesi, eksikliklerin giderilmesi, olumsuzlukların düzeltilmesi için çaba harcamak, mücadele etmek gerekli. Bu sadece Meclis içinde de olmamalı. Tabii Meclis'teki partilere önemli görev düşüyor; CHP'ye ve HDP'ye önemli görev ve sorumluluk düşüyor. Meclis dışında da tüm demokratik güçler, emekçiler, kadınlar kesinlikle yasanın yeterli ve düzgün, doğru hale gelmesi için mücadele etmeli, çaba harcamalı.
- Sayın Cemil Bayık iki gün önce bize, 'Eğer bu yasa tasarısı çıkarsa biz bunun böyle kalmasını değil müzakereye geçilmesini isteyeceğiz' dedi. Müzakereden kastınız ve ilk etapta atılabilecek birkaç adımı sıralayabilir misiniz?
Cemil Bayık, İnceleme Komisyonu, İzleme Komisyonu ve Öcalan'ın koşullarının değişmesini sıraladı. Bu bakımdan sadece bu yasayı çıkartmak önemli değil, gerekli değil onu devam ettirmek, yani müzakereyi başlatan onu bu temelde pratiğe geçiren adımların gelmesi gerekli. Çünkü süreç çok kritik. Bu konuda biz diyoruz; zaman yok, artık sabredilemez. Diyorlar, PKK sıkışmış, ondan dolayı böyle istiyor. Kesinlikle öyle bir şey yok, hiçbir sıkışmışlığımız yok. Ortadoğu sıkışmış. Ortadoğu'daki gelişmeler Kürtleri sıkıştırıyor, PKK'yi de sıkıştırıyor, ama daha fazla Türkiye'yi ve AKP'yi sıkıştırıyor. Kesinlikle bir zorlama değil. Mevcut gelişmelerin gereklerine göre adım atılmasını istiyoruz. Bir zorlama niyetimiz yok, doğruya gelinsin diye bir tavsiyemiz var. Ortak olmak istiyoruz. Ortadoğu'nun sıkışıklığı içerisinde hem Ortadoğu'nun sorunlarına hem de Türkiye'nin sorunlarına çözüm bulmada ortak olmak istiyoruz. Çünkü şuna inanıyoruz: çözüm Türkiye'den geçecek. Yani bir Ortadoğu yapılanacaksa bunda belirleyecek alanlardan bir tanesi, belki de birincisi Türkiye. Türkiye kendi içinde nasıl bir yapı kazanırsa Ortadoğu'nun yeniden yapılanışı ona göre olacak. Demokratik bir sisteme geçer kendi demokratikleşmesini gerçekleştirirse Ortadoğu demokratikleşecek. Geliştiremezse, mevcut durum sürerse Ortadoğu'da sınırlar değişse bile yeni despotizm kurulacak. Bu 20. yüzyılın başında da böyle oldu. Cumhuriyet kuruldu, bütün Ortadoğu'nun diğer yerleri devlet sistemini cumhuriyete doğru değiştirdiler. Şimdi cumhuriyet demokratikleşirse Türkiye Demokratik Cumhuriyeti gerçekleştirirse o zaman Ortadoğu'nun diğer alanları da böyle olacak.
Tabi müzakere geçilebilmesi için birkaç adımın atılması gerekiyor. Bir izleme komisyonu olmalı. Üçüncü bir göz önem taşıyor. Bu illa şu olsun, bu olsun diye değil, ama müzakerenin yürütülebilmesi açısından gerekli. İkincisi ve bizim için çok daha önemli olan Önder Apo'nun koşulları. Daha önce de ben belirttim. Biz bu konuda çok hassasız. Yani eğer bu süreç işleyecek, bu yasa pratikte anlam bulacaksa, dolayısıyla müzakereye geçilecek, sorunların demokratik siyasetle çözümü gerçekleşecekse bunun ön adımı olarak, bu tür çalışmaların yapılabilmesinin ön adımı olarak İmralı koşullarında kesinlikle değişiklik gerekli. Çünkü Önder Apo başmüzakerecimiz. Son noktayı koyan Önder Apo olacak.
- Bu süreçte HDP nasıl bir rol üstlenebilir?
HDP'nin rolü önemli. Yani AKP ile CHP'nin görüşlerinin yakınlaştırılması, diyalog sağlanması, ortak aklın ortaya çıkarılmasına öncülük etme konusunda HDP rol oynayabilir. Çünkü diğer güçler fazla çıkarcı, iktidarcıdırlar. Her şeyi kendi çıkarlarına göre alıyorlar. HDP öyle değil, HDP kendi çıkarını değil demokrasinin çıkarlarını gözetiyor. Toplumun özgürlük çıkarlarını gözetiyor. Halkların, farklı kesimlerin çıkarlarını gözetiyor. Bir katalizör rolü oynayabilir. Diğer güçleri demokrasiye yakın, demokratikleşme yönünde adım atacak şekilde ortak görüş birliğine ulaştırmada. Eğer HDP bunu yapabilirse tarihi bir rol oynamış olur.
Bu yasa geç kalmış bir çalışmadır
- Türkiye'de de birçok çevre bahsi geçen yasa tasarısını, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi AKP ile yapılmış bir pazarlığa bağlıyor. Tasarının bu süreçte olmasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunlar görüştür. İnsanlar değerlendiriyor, onları hemen mahkum etmek, yanlıştır. Herkes düşünmeli, düşündüğünü ifade de etmeli, ama her düşünce gerçeği yansıtıyor, yeterlidir denmez, tartışmalı olur. Buna saygı duymak lazım, biz kesinlikle böyle yaklaşıyoruz. Fakat gerçekçi değerlendirirsek, seçim öncesi alelacele yapılan bir çalışma değil. Bu yasa geç kalmış bir çalışmadır. Gerçekten de Önder Apo da son görüşmede öyle tanımlamış. 10 yıl önce çıkmalıydı diyor. O zaman Türkiye bu kadar sorunları ve zorlukları yaşamazdı. Bölge de bu kadar vahşi çatışmalara sahne olmazdı. Türkiye, Kürt sorununu demokratik siyasetle çözseydi, Irak'taki değişim, Suriye'deki değişim, Tunus'tan Mısır'a kadar olan değişimler kesinlikle farklı olacaktı. Oralardaki mevcut yaşananlardan da Türkiye'deki demokratikleşmemenin payı var, sorumluluğu var. Bu bakımdan geç kalmış bir yasa. Onu söyleyenler şimdiye kadar olanı yok sayıyorlar. Oysa 93'ten beri Önder Apo'nun geliştirdiği bir diyaloğu var. 93 Martı'nda ateşkes ilan edildi, Cumhurbaşkanı Özal'dı, Başbakan Demirel'di. O zamanın yönetimi ile ciddi bir diyalog kuruldu ve bu Erbakan hükümeti ile sürdü. Daha sonra Ecevit hükümeti ile sürdürülen diyalog, tartışma süreci var. 2005'ten bu yana da hem İmralı'da hem dışarıda sürdürülmüş bir diyalog süreci var. İmralı'da kaç görüşme oldu bilmiyoruz, Oslo'da ne kadar görüşme oldu onların bilançosu verilebilir. Yani aslında diyalog süreci de kısa olmadı, çok uzun bir diyalog süreci oldu. Bu diyalog süreci birkaç kez müzakereye evrilme noktasına geldi. En son kritik nokta 2011 baharıydı. 12 Haziran seçimlerinden önceydi. Gerçekten de bir müzakerenin önünü açacak bir çözüm programı, eylem programı o zaman da 3 Protokol halinde sunulmuştu. Bizzat Önder Apo yazılı hale getirmişti. Ama bunlar heba edildi. Şimdi bütün bunlar yok sayılıp, sanki bir anda çıkmış değil. Bu anlamda da bir geç kalma var. Yani genel demokratikleşme, sürece demokratik siyaset bakımından bir geç kalma var. Bir de mevcut yaşanan diyalog sürecinin ikinci adıma evrilme açısından da geç kalma var. Şimdi de gelinen nokta budur. Bu pratikleşiyor. Denebilir ki, Cumhurbaşkanlığı seçimi bunda vesile oluyor. Yani siyaseten değerlendirilebilir. Bir görüştür, benim görüşüme göre ondan daha çok Ortadoğu'daki gelişmeler de vesile oluyor. Yani eğer Ortadoğu'daki bu son gelişmeler olmasaydı devlet, hükümet böyle bir yasaya karar kılar mıydı? bence burada soru işareti var. Bu zorladı, teşvik etti. Cumhurbaşkanlığı seçimi değil de Ortadoğu'daki gelişmelere yanıt olmak açısından siyasi adım atmak hem Türkiye'nin demokratikleşmesi, sorunlarını bu temelde çözmesi açısından hem de Ortadoğu'da demokratik öncülüğü gerçekleştirme açısından çok daha büyük önem taşıyor.
ÖZGÜR GÜNDEM