SON DAKİKA

Fiyat saptayan devlete nasıl saygı duyulur?

27 Ağustos, 2011 08:42 Güncelleme: 27 Ağustos, 2011 08:42 Fiyat saptayan devlete nasıl saygı duyulur?

Bir keresinde gemiyle Fransa'dan Bulgaristan'a arpa götürmüştük.


Yükümüzü boşalttıktan sonra yetkililer limandan çıkmamıza izin vermediler. Çünkü liman ücretini ödeyememiştik. O yıllarda Türkiye büyük bir döviz açığıyla karşı karşıyaydı. O dönemin yöneticilerinin değişiyle "Türkiye 70 sente muhtaç" bir haldeydi. Gemimiz liman ücretini ödeyemediği için Varna'da mahsur kalmıştık. Ancak, bir ay sonra gerekli döviz bulundu ve biz limandan ayrılabildik.

Bu nedenle, Mayıs ayı boyunca Varna'da harika bir tatil yaptık. Varna, Karadeniz'de kilometrelerce sahili olan şirin bir yerdi. Sahildeki otel, motel plajlarıyla harika bir turizm cennetiydi. Bu şehirde çok Türk yaşıyordu. Hiç unutmam, limana girip gemiyi bağladıktan hemen sonra, birkaç arkadaşla gemiden inip şehre doğru yürümeye başlamıştık. Limanın bitimindeki boş bir alanda çocuklar top oynuyordu. İçlerinden bir çocuk, kendisini çalımlayıp geçen arkadaşını çelmeyle düşürdü. Yere düşen çocuk ayağı kalkıp "Ananın …na koyayım." Deyince hepimiz dönüp baktık ve kahkahalarla güldük. Daha sonra sokakta Türkçe konuşan çok insana rastladık. Müslümanların yoğun yaşadıkları bazı mahalleler olduğunu gördük. Belli bir süre sonra, hangi mahallenin Hıristiyan, hangisinin Müslüman mahallesi olduğunu anlayacak kadar bilgili olduk.

Örneğin, hangi mahallede kadınlar çamaşır suyunu mahalleye döküyorsa, çamaşırlar balkondan sokağa sarkıtılmışsa, nerede sırtını duvara dayayıp sohbete dalmış ihtiyarlar varsa, orasının Müslüman mahallesi olduğunu anlardık. Nitekim bu ihtiyarlara "Selamın aleyküm" dediğimizde, derhal "Aleyküm selam" cevabını alırdık.

Orada kaldığımız bir ay boyunca, her sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra, kumanyalarımızla sahile inip akşama kadar yüzüyorduk. Gerek plajda ve gerekse sokakta birçok Türk'le arkadaş olduk. Varna'daki Komünist Partisi'nin gençlik örgütüne üye olan bir grup gençle dost olduk. Zaman Zaman geceleri onların lokaline gittik. Lokalin çok zengin bir kütüphanesi bulunuyordu. Kütüphanede Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Aziz Nesin, Orhan Veli, Kemal Tahir başta olmak üzere birçok Türk yazar ve şairinin eserleri vardı. Lokalde müzik dinliyor, bazen de satranç ve pipon oynuyorduk. Çocuklar bir kerede bizi futbol maçına götürdüler.

Dostluğumuz ilerleyince, bize bazı politik sorular yönetmeye başladılar. Özellikle Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkileri, işçi ücretlerini, banka, maden, petrol ve toprağın mülkiyetinin kime ait olduğunu merak ediyorlardı. Ama ben, bunlarla ilgisi olmayan çok farklı bir sorundan bahsetmek istiyorum. Çünkü, bu soru bazı şeylere değişik açıdan bakmayı bana öğretti.
Bir gün sohbet kadın erkek eşitliği, cins ayrımcılığı ve ahlak üzerine yoğunlaşmıştı. Türk çocuklarından biri bana "Ağam kusura kalmazsan sana bir şey sormak istiyorum." Dedi. "Ben de rica ederim, buyur." Dedim. Çocuk "Biz duyduk ki, Türkiye'de kerhanelerde çalışan kadınların fiyatını devlet tespit ediyormuş, bu doğru mu?" Bende "Evet doğrudur." Dedim. Çocuk biraz sıkılarak, "Bakın ben Allah'a inanmıyorum ama benimde kutsal bildiğim şeyler var. Mesela devlet benim için kutsal bir varlıktır. Sizler Allah'a inanıyorsunuz. Bu bakımdan Allah sizin için en kutsal varlıktır. E herhalde Allah'tan sonra sizin için de devlet kutsaldır, değil mi?" Diye sordu. Ben "Evet." Deyince, çocuk o zaman "pekiyi, o zamanlar siz, kadınların orospuluk yapmasına izin veren ve onların fiyatını tespit eden bir devlete nasıl saygı gösteriyorsunuz?" Deyince vurgun yemiş gibi oldum. O günden beri ben, bu komünist Türk gencinin sorusunu yanıtlayamadım. Yanıtlayacak biri varsa beri gelsin…

E! aradan neredeyse 35 yıl geçti. Şimdi birçok ülkenin fuhuş pazarını eski komünist ülkelerin kadınları dolduruyor. O gün Türkiye'deki genelevlerle ilgili o sert eleştiriyi yapan komünist Türk genci yaşıyorsa bu konuda şimdi ne düşünüyor acaba? Doğrusu çok merak ediyorum.


Yorum Ekle