SON DAKİKA

Dirayet Dilan Taşdemir HDP Ağrı Milletvekili-Kadın Meclisi Sözcüsünün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete ilişkin Araştırma Önergesi

Bir kadın kırımına dönüşen kadın cinayetleri başta olmak üzere, kadına yönelik her türlü şiddet, çok boyutlu ayrımcılık, baskı ve anti-demokratik uygulamaların ciddi bir biçimde ele alınması, kadına yönelik şiddete dair bir veri tabanının oluşturulması, önleyici politikaların geliştirilmesi ve şiddete maruz kalan kadınlara gerekli desteklerin sağlanması noktasında mevcut yasa ve uluslararası sözleşmelere işlerlik kazandıracak mekanizmaların oluşturulması amacıyla Anayasanın 98. ve İç Tüzüğün 104. ve 105. Maddeleri gereğince Meclis Araştırması için gereğini arz ve talep ederiz. 29 Kasım, 2019 02:37 Güncelleme: 29 Kasım, 2019 02:37 Dirayet Dilan Taşdemir HDP Ağrı Milletvekili-Kadın Meclisi Sözcüsünün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete ilişkin Araştırma Önergesi

 

Dirayet Dilan Taşdemir HDP Ağrı Milletvekili-Kadın Meclisi Sözcüsünün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete ilişkin Araştırma Önergesi

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI'NA

 

Bir kadın kırımına dönüşen kadın cinayetleri başta olmak üzere, kadına yönelik her türlü şiddet, çok boyutlu ayrımcılık, baskı ve anti-demokratik uygulamaların ciddi bir biçimde ele alınması, kadına yönelik şiddete dair bir veri tabanının oluşturulması, önleyici politikaların geliştirilmesi ve şiddete maruz kalan kadınlara gerekli desteklerin sağlanması noktasında mevcut yasa ve uluslararası sözleşmelere işlerlik kazandıracak mekanizmaların oluşturulması amacıyla Anayasanın 98. ve İç Tüzüğün 104. ve 105. Maddeleri gereğince Meclis Araştırması için gereğini arz ve talep ederiz.

 

 

Dirayet Dilan TAŞDEMİR Ağrı Milletvekili

 

Cinsiyet ayrımcılığının en uç boyutlarından biri olan kadına yönelik şiddet tüm dünyada önemli sorun olmakta birlikte ülkemizde gün geçtikçe kadınların bütün yaşamını kuşatma altına almaktadır. Erkek egemen sistemin en ağır sonuçlarından biri olan bu şiddet; şiddete uğrayan kadın şahsında bir kadına yönelmiş görünse de, aslında tüm kadınları susturmaya, bedenlerini, iradelerini ve emeklerini tahakküm altında tutmaya dönük ideolojik bir zihniyet yapılanmasıdır. Kadına yönelik şiddete adli vaka yaklaşımı şiddeti önlemek bir yana, ardındaki politik sorun ve sorumluların üzerini örten bir etki yaratmaktadır. Özellikle son yıllarda her gün en az bir kadının erkekler tarafından öldürüldüğü, evde, sokakta, okulda, işyerinde yani bütün yaşam alanlarında hiçbir kadının can güvenliğinin olmadığı bu şiddet sarmalı adeta kadınlara karşı ilan edilmiş bir savaş niteliği taşımaktadır.

Türkiye'nin 1985'ten bu yana taraf olduğu CEDAW ve 2011 yılında İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere birçok uluslararası sözleşmenin yanında Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Kanun kadına yönelik şiddetle mücadelede devlete kapsamlı ve etkin politikaları hayata geçirme yükümlülüğü getirmektedir. Fakat bu sözleşmelerin yükümlülükleri yerine getirilmediği, bütünlüklü politikalarla etkin bir şekilde uygulanmadığı için kadına yönelik şiddet azalmak bir yana neredeyse her yıl katlanarak devam etmektedir.

Bu yasaların tam olarak uygulanmaması, kadına yönelik şiddetin hukuk mekanizması aracılığıyla cezasız bırakılması şiddeti teşvik etmenin yanı sıra şiddete maruz kalan kadınların gördüğü şiddet karşısında sessiz kalmasına neden olmaktadır. TUİK verilerine göre 10 kadından dördü erkek şiddetine maruz kalmaktadır. Fakat buna rağmen, Hacettepe Üniversitesi tarafından yapılan Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması, şiddet gören kadınların %92'sinin hiçbir resmi kuruma başvurmadığını göstermiştir. Kadınların maruz kaldığı şiddet karşısında sessiz kalması faillerin cezalandırılacağı yönündeki hukuk mekanizmasına güvenlerinin olmadığını göstermektedir.

Dünya toplumsal cinsiyet istatistikleri endekslerinde Türkiye'nin her sene biraz daha geriye gitmesi, kadına yönelik şiddet, ayrımcılık ve baskının artarak devam etmesinin en önemli nedenlerinden birisi de kadınlar ile erkeklerin hayatın her alanında eşit olduğu fikrinin bir devlet politikası olarak işletilmemesi ve eşitliğe aykırı bir siyaset pratiğinin açığa çıkmasıdır.

Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasına yönelik politikalar; genel olarak şiddetin önlenmesi ve şiddet gören kadınların korunarak güçlendirilmesi ile bir bütündür. Bu alanda çözüm üretebilen kadın merkezlerinin, sığınakların ve şiddetle mücadele birimlerinin kapatılması, Kadın Politikaları Müdürlüklerinin işlevsiz hale getirilmesi gibi uygulamalar da hem erkek şiddetinin artmasına hem de kadınların maruz kaldığı şiddet konusunda adressiz bırakılmasına neden olmaktadır.

Kadın yönelik her türlü şiddete karşı mücadelede devletin sorumluluğu son derece açık, önemli ve belirleyicidir. Şiddetin önüne geçmek, kadınların yaşam hakkını güvence altına almak devletin kaçınılmaz yetki ve sorumluluğundadır. Türkiye çıkardığı yasalar ve imzaladığı uluslararası sözleşmelerle bu yükümlüğü yerine getireceğini taahhüt etmiştir. Dolayısıyla konunun Meclis tarafından ivedilikle ele alınarak önleyici politikaların geliştirilmesi, şiddete dair bir veri tabanının oluşturulması ve şiddet mağduru kadınlara gerekli desteklerin sağlanması noktasında mevcut yasa ve uluslararası sözleşmelere işlerlik kazandıracak mekanizmaların oluşturulması amacıyla bir araştırma komisyonu kurulması elzemdir.

Yorum Ekle