SON DAKİKA

BOĞAZ HARBİ HATIRALARI

Çanakkale Muharebeleri bin bir gece masallarını anımsatan bin bir hatırayla dolup taşmaktadır. Anlatılarak bitirilmesi mümkün olmadığı gibi, yazılarak da biriktirilmesi çok zor olmasına karşı gönülden gönüle anlatıla gelmektedir. Sayısız hatıralardan biri de yine bir bölük komutanının hatıra defterinden: 19 Mart, 2020 11:26 Güncelleme: 19 Mart, 2020 11:26 BOĞAZ HARBİ HATIRALARI

BOĞAZ HARBİ HATIRALARI

Çanakkale Muharebeleri bin bir gece masallarını anımsatan bin bir hatırayla dolup taşmaktadır. Anlatılarak bitirilmesi mümkün olmadığı gibi, yazılarak da biriktirilmesi çok zor olmasına karşı gönülden gönüle anlatıla gelmektedir. Sayısız hatıralardan biri de yine bir bölük komutanının hatıra defterinden: 

Çanakkale’de; Kanlısırt’taki düşmanın ileri siperlerinden birinde bir mitralyöz, fırkanın bütün cephesini taciz ateşiyle veryansın ediyordu. Daha bitirilememiş gizli yollardan bazıları bu mitralyöz ateşi altında idi. Ara sıra sipere gelirken vurulan askerlerimizin acı haberlerini alıyorduk…

Gece toplanmış konuşuyorduk. Sohbetimiz bu uğursuz mitralyöz üstünde dönüp duruyordu:

  • Ey!.. Bu mitralyöz tahrip edilemeyecek mi?
  • Siperler yakındır, topçu ateş edemez.
  • Bir hücum yapsak! 
  • Kumandan müdafaada kalmayı tercih ediyor.
  • Sen ne dersin ha, Mustafa Çavuş; can sıkmaya başlamadı mı bu mitralyöz?

O, cevap vermedi; fakat derin derin düşünüyordu. Akşehir’in Karapınar nahiyesinden

Mehmet oğlu Mustafa, en babayiğidimiz idi. Mevzuu değişmek üzere iken Mustafa Çavuş: 

“- Ben bunu gidip götütürün!” dedi Anadolu şivesiyle. 

“- Satmıyorlarmış galiba!..” diye latife ettik. Fakat O, hiç tavrını bozmadı. Kendini siperin üstüne fırlattı. İki hemşerisi de arkasından koşturdu. Hepimiz heyecandan sapsarı solmuş, tüfekleri sıkıyorduk. Şu dakikada hücuma kalkmak için öyle dayanılmaz bir arzu duyuyorduk ki. Hey Ya Rabbi, eğer gidenler gelmeyecek olurlarsa!.. 

Kulaklarımızı toprağa yapıştırıp kurşun seslerini, bomba uğultularını dinleyerek tam bir çeyrek saat bu vaziyette bekledik…

Mustafa Çavuş arkasına sırtlandığı bir mitralyözle geliyordu. Yanında bir kişi vardı. Sonra anladık ki, üç hemşeri arkadaş görünmeksizin ilerlemişler, mitralyözün bulunduğu düşman siperine atlamışlar ve birkaç süngü darbesinden sonra büyük bir baskına uğradığını zanneden düşman kaçışmaya başlamış. Mustafa Çavuş mitralyözü omuzlayıp dönerken bir arkadaşı alnına isabet eden düşman kurşunuyla şehit düşmüş…

Mustafa Çavuş, arkasında zaptettiği mitralyözle, gözleri yaş dolu olarak yanımıza geldi ve kaybettiği hemşeri arkadaşının üzüntüsünden dolayı olacak ki, titreyen bir sesle:

“- Alun şu uğursuzu, bana bahalıya oturdu!” dedi. 

DUR YOLCU! Bilmeden gelip bastığın, 

Bu toprak. Bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,

Bir vatan kalbinin attığı yerdir.


Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,

Gördüğün bu tümsek Anadolu’nda,

İstiklâl uğrunda, namus yolunda,

Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.


Bu tümsek, koparken büyük zelzele,

Son vatan parçası geçerken ele,

Mehmet’in düşmanı boğduğu sele,

         Mübarek kanını kattığı yerdir.


         Düşün ki haşr olan kan, kemik, etin

         Yaptığın bu tümsek amansız, çetin

         Bir harbin sonunda bütün milletin,

         Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

         Kutsal bildikleri değerleri için hiç çekinmeden canlarını feda eden aziz şehit ve gazilerimizi, Çanakkale Muharebelerinde destanlar yaratan şehitlerimizi minnet ve rahmetle andığımız eşsiz hatıralardan biri ile Necmettin Halil Onun’un “Yolcuya” isimli duygu yüklü şiirini de paylaştığımızı düşünüyorum. 


Yorum Ekle